top of page
Yazarın fotoğrafıAslıhan Gürbüz Sevim

İdarenin Sessiz Kalması

Güncelleme tarihi: 9 Tem 2021

İdari yargıda sürelerin yeniden başlaması konusunda daha önce de yazmıştım. “İdari Yargıda Dava Açma Sürelerinin Yeniden Başlaması” başlıklı yazımda, dava açma sürelerinin ne zaman başlayacağı ve bazı durumlarda mükerrer (tekrar eden) başvuruların dava açma sürelerini tekrar başlatacağından bahsetmiştim ve idari yargıda dava sürelerinin tekrar canlanması hususunda çeşitli durumlara yer vermiştim.


Şimdi bu durumlardan biri olan, idarenin kanunlarla bir işlem tesisi için yükümlü kılındığı fakat işlem yapmadığı hallerde, idareye yapılan mükerrer başvuruların dava açma süresini yeniden başlatabileceğine ilişkin örneklerden birkaçını anlatmak istiyorum.


Danıştay’a göre, mevzuatın kendisine yüklediği görevlerin yerine getirilmesi konusunda idarenin hareketsiz kaldığı durumlarda ilgililerin, ileriye yönelik hakları yönünden mevzuatın öngördüğü işlemin yapılmasını idareden istemeleri,

Yine kanunların verdiği bir hakkın zaman içerisinde idare tarafından hareketsiz kalınmak suretiyle verilmemesi durumlarında da bu hakkın kendilerine verilmesi anlamında öngörülen işlemin tesisi için her zaman idareye başvurmaları ve isteklerinin reddedilmesi halinde de 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesinde öngörülen usule uygun olarak dava açmaları mümkündür.


Örneğin, Gelir Uzmanlığı Özel Sınavında başarılı olarak 19.01.2007 tarihinde yeni görevine başlayan kamu görevlisinin, 19.01.2007-15.02.2007 tarihleri arasında ödenmeyen 27 günlük maaş ve tazminat farkının ödenmesi istemiyle 18.03.2008 tarihinde idareye yaptığı başvurunun, 21.03.2008 tarihinde reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle 10.04.2008 tarihinde idare mahkemesinde açtığı dava, maaş ve tazminat farklarının kendisine ödenmediğini 15.02.2007 tarihi itibarıyla öğrendiği gerekçesiyle, süre aşımından reddedilmiştir.

Danıştay 2. Dairesi bu durumda, “kanunen ödenmesi gereken maaş farkının, ödenip ödenmemesi konusunda davalı idarece hareketsiz kalındığı, diğer taraftan maaş farkının, maaş bordrosundan ayrı yapılması nedeniyle, maaş alma tarihlerinin, maaş farkının ödenmeyeceğine bir karine oluşturamayacağı, bu nedenle davacı başvurusunun 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru olduğunun ve bu başvurunun reddedilmesi üzerine bu davayı süresinde açtığının kabulü gerekir.” şeklinde karar vererek, idarenin yükümlü olduğu işlemi yapmakta hareketsiz kalması halinde, kişilerin işlemle ilgili başvuru yapabileceğini kabul etmiştir. (Danıştay 2. Dairesi'nin 03.06.2009 tarihli, 2008/6336 Es., 2009/2330 Kr. sayılı kararı)

Başka bir durumda, komiser yardımcısı olan davacı, Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra 13.11.2003 tarihinde idareye başvurarak askerlik hizmet süresinin rütbe terfinde değerlendirilmesi talebinde bulunmuştur. Davacının bu başvurusu idare tarafından cevap verilmeksizin reddedilmiş, ardından 19.04.2005 tarihinde tekrar başvuruda bulunmuş, bu başvuruya verilen 03.05.2005 tarihli red cevabı üzerine, 31.05.2005 tarihinde dava açmıştır. Açılan dava işlemin iptali ile sonuçlanmış , Danıştay 12. Dairesi tarafından süre aşımı nedeniyle karar bozulmuştur.

İdare Mahkemesinin iptal kararında ısrarı üzerine, Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu önüne gelen davada, Anayasa’nın 40. ve 74 .maddeleri ile idareye verilen yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde ilgililerin idareye yönelik olarak bu yükümlülüğün yerine getirilmesi konusunda başvuruların ilgililerin aleyhinde yorumlanmaması gerektiği, davacının ilk başvurusunun sonucunu öğrenmek amacıyla yaptığı ve idareyi işlem tesisine zorlayan ikinci başvurusuna verilen yanıt üzerine açtığı davada süre aşımı olmadığı belirtilerek, idarenin verdiği rütbe terfi işleminin reddi kararı iptal edilmiştir. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 10.12.2009 tarihli, 2008/419 Es, 2009/2805 Kr. sayılı kararı)


Emsal olabilecek diğer bir kararda, sözleşmeli er iken, uzman erbaşlık sınavını kazanarak, uzman erbaş olan kamu görevlisinin, ilgili kanun kapsamında kendisine ödenmesi gereken ikramiyenin verilmesi talebiyle idareye başvuru yapması, idarenin başvuruyu reddi üzerine açtığı dava, süre aşımından reddedilmiştir. Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıkta, olayda hiç ödenmeyen bir parasal hakkın verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süresinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 17.12.2020 tarihli, 2020/177 Es. 2020/176 Kr. sayılı kararı)


Yine harcırah isteminin reddi üzerine açılan bir davada, dava süre aşımından İdare Mahkemesince reddolunmuştur. Davacının ataması yapılırken atama işleminde, atamanın harcırahlı ya da harcırahsız yapıldığı yönünde bir açıklama bulunmadığından, davacının idarenin yükümlülüğünü yerine getirmesi için idareye başvuru yapması ve başvurunun reddi üzerine süresinde dava açmasının yerinde olduğu, süre aşımından reddolunamayacağı Danıştay 5. Dairesi tarafından belirtilmiştir. (Danıştay 5. Dairesi'nin 18.11.2014 tarihli, 2013/9690 Es., 2014/6743 Kr. sayılı kararı)


Sonuç olarak,

İdari Yargılama Usulü Kanun'un 7. maddesinde; bir idari işleme karşı dava açma süresinin işlemin tebliğinden itibaren altmış gün olduğu belirtilerek genel dava açma süresi düzenlenmiştir.

10. maddesinde; ilgililerin haklarında henüz idari davaya konu olabilecek bir işlem yokken o işlemin tesis edilmesi amacıyla idareye yaptıkları başvuru üzerine idarenin sessiz kalması halinde oluşan zımni ret işlemi üzerine dava açma süresine ilişkin usuller özel olarak kurala bağlanmıştır.

Aynı Kanun'un 11. maddesinde ise; daha önce idare tarafından tesis edilmiş, hakkında idari davaya konu olabilecek bir işlem bulunan ilgililer için dava açmadan önce, dava açma süresi içinde kullanılabilecek özel bir hak öngörülerek, idareye başvurarak işlemin, kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması isteminde bulunması ve bu istemlerin reddi üzerine açılacak davanın süresinin hesaplanması hususu ayrıca hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı Kanun'un 10. maddesinde idarenin henüz iradesini ortaya koymadığı bir konuda sessiz kalması, 11. maddesinde ise, tesis edilen bir idari işlem, iptal davasına konu edilmeden önce başvurulabilecek bir yol düzenlenmiş, genel dava açma süresinin uygulanması anlamında farklılık arz eden özel kurallara yer verilmiştir.

İdareye başvuru yapılırken, bu kuralların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Çünkü yapılan başvurunun esası, idari yargılama sırasında önemli hale gelmektedir.


Faydalı olmasını dilerim…


Av.Aslıhan Gürbüz Sevim



© Bu sitedeki yazılar, yazar adı ve site kaynak gösterilmeden kullanılamaz.



Son Yazılar

Hepsini Gör

Opmerkingen


Yazı: Blog2_Post
bottom of page